Author Archives: Melis Dincol

Arabic Night

Bugün günlerden “Arabic Night”.

Gasthaus am Predigtstuhl’un yılda bir defa düzenlediği Arap Gecesi’nde bende oradaydım. Arap mutfağının güzellikleriyle, geleneksel müzik ve danslarıyla gerçekten gayet hoş bir akşamdı.  Katılım oldukça fazlaydıIMG_2122.
Humus ve falafel olmazsa olmazdı tabii ki. Makluba’da öğünü takip eden lezzetler arasındaydı ve gerçekten inanılmazdı. Sunulan menünün vegan opsiyonunun olması da gerçekten çok hoştu. Yani kimse bu güzel lezzetlerden mahrum kalmak zorunda kalmadı.

Saat 7 gibi etkinlik başladı. Canlı müzik etkinliğin en güzel taraflarından biriydi. Zaman ilerleyip karınlar doyunca üstüne bir de hava kararınca Orta Doğu kültürünün bir parçası olan dansözümüz bizleri neşelendirmek üzere yerini aldı 🙂 Katılımcılar da dansözle birlikte dans etmeye başlayınca eğlence doruklara ulaştı 🙂 Restoranda ufak çaplı bir eğlence mekanı yaratmayı başardık 🙂

IMG_2113Yapılan bu etkinliğin güzel yanlarından biri de; Predigtstuhl’un mültecilere yardım için düzenlediği çekiliş etkinliği oldu. Daha önceden çeşitli firmalarla ( Stiegl, Kopfüber, Kreppela, Fotografin Jutta Kirchner, Predigtstuhl… vs.) görüşülüp elde edilen promosyonlar çekilişle verilmek üzere tanesi 3 Avro’dan satışa sunuldu. Oldukça ilgiyle karşılanan bu olayda da 355 Avroluk bir yardım toplandı ve mültecilerin ihtiyaçları için alışveriş yapılmak üzere kullanılacak 🙂 Çekiliş kazananları da hallerinden oldukça memnun görünüyordu. Çekilişin en büyük promosyonu …. oldu. Bizlerde böyle güzel bir organizasyona vesile oldukları için Gasthaus am Predigtstuhl’a teşekkür ediyor bir sonraki etkinlikte tekrar buluşmak üzere diyoruz 🙂 Hoşçakalın 🙂

Kafalar Yanıyor

Eveeeeet canlarım,

Bugün kafalar biraz y20150813_134958_HDRandı. Onca saat Almanca’yı kaldırmadı bünyeler. Sabahın(!) 11,45’inde başlayıp sadece 20 dk’lık  tek arayla 14,45’e zorlayınca olmayacağını anladık 😀

Bugünkü dersimizde günlük konuşma dilinde çokça kullandığımız -ebilmek (can), zorunluluk (must to, have to) ve istemek (want) eylemlerinin Almanca’da nasıl kullanıldığını gördük. Bizim canım Türkçemizde her yerde aynı şekilde kullandığımız –ebilmek (aynı şekilde İngilizce’de de öyle) Almanca’da ‘können’ olarak geliyor karşımıza. Yalnız öylece kalmıyor maalesef. Am, is, are gibi değişiyor desem de o kadar kolaymış gibi görünmesin sakın gözünüze çünkü her bir fiil her şahıs zamiri için ayrı ayrı çekimleniyor. Örnek verecek olursak,

-ebilmek (can) können:

ich………………………kann

du…………………….…kannst

er/sie/es………………. kann

wir…..…………….…….können

ihr …………………könnt

Sie/sie………………………können

Bu kısmı hallettikten sonra cümle yapısı İngilizce ile aynı. Können (can ) kullandıysak ikinci bir fiil cümlenin sonunda kullanılmak zorunda. Bu tarz fiillere ‘Modalverben’ deniyor.

Modalverben + infinitiv (fiilin ilk hali: dürfen, wollen, können(genellikle fiilin  -en ile biten hali))

+Du kannst schwimmen. (Sen yüzebilirsin.)

– Wir können nicht schwimmen.( Biz yüzemeyiz.)

? Kann Ich dich was fragen? (Bir şey sorabilir miyim?)Başlıksız-3

Evet, gelelim biraz ayıplı şeyler öğrenmeye 😛 Almanlar, Avusturyalılar yolunda gitmeyen şeyler için (günlük hayatta sıklıkla) Scheiße! (B*k, f*ck, s*hitt gibi bir çok anlama gelebiliyor:) kullanıyorlar. E bize de de bu ders sonunda Almancamızı pekiştirip bunları kullanmak düşer 😛 Sağlıcakla kalın 🙂

Vegan, barış Düğünü

Herkese selamlar,

 

Bugün Viyana’da ilk defa bir vegan* aynı zamanda da barış düğününe şahitlik etmiş bulunuyorum 🙂 Gasthaus am Predigtstuhl’da  (https://www.gasthaus-am-predigtstuhl.at) gerçekleşen düğünde bütün yemekler vegan olarak pişirilmiş. Oldukça başarılı bir konsepte sahip olan menünün geri kalanını ziyaret etmek için linkte tıklamanız yeterli.20150822_155249_HDR1

Bütün düğün alanının barış sembolleriyle süslendiği, doğal, sıcak bir düğün oldu. Gelinimiz alışmış olduğumuzun dışında gelinlik yerine daha sade bir elbiseyle gelirken damadımız henüz ne desem diye
karar veremediğim çarşaf vari bir kıyafetle düğüne katıldı.
Bizim kültürümüzdeki şatafatın aksine, oldukça sessiz ve sade bir düğündü benim için.

Nikah konuşması ve etkinliklerinin ardından büyükçe bir çarşafa çizilmiş olan kalp şeklini gelinimiz ve damadımız ayrı kenarlarından kesmeye başladılar. Ortaya çıkan büyükçe kalp şeklindeki delikten damat gelini kucağına aldı ve içinden geçip seremoni kısmına son verdiler. Bütün davetlilerin  gelin ve damadı tebriğinden sonra düğün yemeği için restorana inildi ve yemeğe başladılar.

Karınlar doyup yemekler bitince çeşitli oyunlar oynanmaya gülüp eğlenilmeye başlandı. Ayrıca gelen misafirler parmak 20150822_144247_HDRizlerini bir tuvale basıp, isimleri ile birlikte not düşüyorlardı. Bunun da yanında düğünden geriye davetlilerden kalması için bir hatıra defteri, davetlilerin kalemine kuvvet güzel bir hatıra ortaya çıkmasını sağladı. 🙂

Evet düğünümüz bu şekilde son bulurken bizden de gelin ve damadımıza mutluluklar dilemek düşer 🙂 Bir yastıkta kocayın inşallah 😛

—————

*Veganlık ya da veganizm, çeşitli nedenlerle hayvan kökenli gıdaları ve diğer hayvansal ürünleri kullanmayı reddetme. Bazen „sıkı vejetaryenlik“ diye de adlandırılır. Vegan kişiler, hayvan kullanımı yoluyla elde edilen gıdaları, giyecekleri ve diğer tüm yan ürünleri kullanmayı reddetmektedir.

Merhaba A1.2

Merhaba Deutchakademi A1.2 🙂

A1.2’nin ilk dersinde yeni isimler, yeni yüzler 🙂

Ikı firemiz olsa da sağ baştan Hırvatistan, Slovakya, Hırvatistan, Ruanda, Türkiye, Makedonya ve Türkiye’den arkadaşlarla 16 hafta boyunca ders işleyeceğiz. Gelmeyen 2 arkadaş da Romanya ve Slovakya’dan ara2015-08-22-20-16-44-237mıza katılıyor 🙂 Ders hocamız Almanya’dan Laura. Baya uluslararası bir sınıfız  anlayacağınız. 🙂  İlk derste tanışma seremonisinin ardından  A1.1’den tekrarlarla derse başladık. Geçtiğimiz ay işlenen konuların tekrar hatırlanıp pekişmesi için bol bol örnek çözdük.

Bir Türk olarak, aslında genel olarak 🙂 en çok zorluk çekilen nokta artikeller. Burnumuzdan getiriyor inanın. Hiç bir fikri olmayan arka
daşlar için kısaca bir özet geçecek olursam İngilizce’de bir ‘the’ vardı ya hani başımızın belası. Aslında o hiç bela değilmiş, canmış can. Ben kullanmayı hep unutuyordum, zor alışmıştım ama bu artikelleri görünce çok büyük haksızlık ettiğimi anladım. İngilizcede var olan canımız ‘the Almanca’da ‘die’ ‘der’ ‘das’ olarak 3 farklı versiyonla karşımıza çıkıyor. Die: feminen(kadın) , der: maskulen(erkek), das: neutrum(nötür) durumlarında kullanılıyor. Aman ne var bunda demeyin hiç, çünkü neyin feminen neyin maskulen olduğunu anlayabileceğiniz herhangi bir kural, yöntem hiçbir şey yok. Sorduğumda yapacak bir şey yok böyle öğrenmek zorundasın cevabını alıyorum. Mesela bir iki ülke dışında hiçbir ülke başına bu artikellerdan birini almazken “Ben Türkiyeliyim” demek için “Ich komme aus der Turkei” diyoruz. Nedenini kimse bilmiyor. 🙂 Ama üzülmeye gerek yok, edindiğim son bilgilere göre buranın yerlileri bile Artikel’lleri hala düzgün kullanamıyormuş. Yani şaşırmadım 😛 ama öğrenmeye çalışıyorum, yakında hissi gelirmiş, Laura zaman ilerledikçe tahmin kabiliyetimizin artacağını söyledi 🙂 Umarım öyle olur. 🙂

Selamlar Canımlar

Merhabalar, ben Türkiye’den Melis 🙂

10749938_10152791072564812_8786504395215715674_oEskişehir Osmangazi Üniversitesi Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri
Öğretmenliği bölümünden umarım ki seneye mezun olarak ayrılabileceğim. 🙂
23 yaşında olduğum bilgisini de verirsem okulu bitirmeme neden bu kadar
istekli olduğum da anlaşılmış olur 🙂

Okuduğum bölümle ve bilişim sektörüyle de alakalı olarak Grafik Tasarım
ilgi alanım. Logo, afiş, web sitesi tasarımları yapıyorum vakit buldukça.

Seyahat etmek en büyük hobim. Yeni yerler görmek, yeni insanlar tanımak, şu
an üzerinde durduğum yerden kimlerin kimlerin geçtiğini düşünmek bana
oldukça haz veriyor. Ayrıca biraz boğazıma düşkünüm sanırım. Yöresel tatlar
denemek beni yine oldukça mutlu ediyor. 🙂

E gezip görüp fotoğraf çekmeden de olmaz tabii. Tahmin edersiniz ki
fotoğraf çekmek te özel ilgi alanıma giriyor 🙂 Instagram’da oldukça aktif
olarak seyahat fotoğrafları paylaşamaya çalışıyorum. İlgilenen olursa
linkten https://instagram.com/melisdincol beni takip edebilir.(Hemen
reklamımı da yaparım :P)
DeutschAkademie’ye gelecek olursak 🙂 Temmuz ayında Almanca öğrenmek için 2
aylığına Viyana’ya geldim. Yaptığım araştırmalar sonucunda bana en uygun
eğitimin burası olduğuna karar verdim ve ikinci aya girmiş bulunuyorum A1.2
seviyesinde 4 hafta boyunca sizlerle burada nasıl bir eğitim sisteminin
hakim olduğuna dair paylaşımlarda bulunacağım. Umarım ki bu 4 hafta sonunda
kafasında soru işaretleri olan arkadaşlar, paylaştıklarım yardımıyla bir
sonuca ulaşabilirler. Sadece eğitim olarak değil, Viyana’da yaşamak nasıl,
nereler gezilip görülmeli, ne yemeli gibi sosyal içerikli konuları da
aralara sıkıştıracağımdan emin olabilirsiniz. 🙂
Kafanıza takılan herhangi bir soru için bağlantı kurmaktan çekinmeyin
lütfen 🙂 Görüşmek üzere 🙂